"'Buyurun, buyurun! İçeri buyurun!'
Çekinerek girdim içeri. Durumu açıklamak istiyor, bunu beceremiyordum. Zaten karşımdaki adam da buna pek fırsat vermiyordu.
'Şöyle buyurun! Nasılsınız bakalım? Hoş geldiniz!'
O da birini bekliyordu anlaşılan. Beni böyle içtenlikle karşılamasının başka bir anlamı olamazdı. Ama ben değildim beklediği. 'Garip bir rastlantı' diye düşündüm; 'ben birini arıyorum, bir başkası açıyor kapıyı; o birini bekliyor, karşısına ben çıkıyorum.' Rastlantı garip de olsa, karşılaşılmak istenenle, karşılaşılan kimseler ayrı ayrı kişiler de olsalar keyif verici bir şeydi bu. Bana öyle geliyordu daha doğrusu. Bir bakıma ikimizin de eli boşa çıkmamıştı. Bu düşünceyle rahatladım azıcık."